21 Şubat 2009 Cumartesi


Astroloji

MEVLANA’DA SABİT YILDIZLAR GERÇEĞİ

Mesnevi’de Mevlana 745–775 sayılı mısralarda Yıldız etkilerinden, ama asıl Sabit yıldız etkilerinden söz etmektedir. Bu mısralar şunlardır:

“İsa soyunu yok etmek için aynı Yahudi hükümdarının soyundan bir ikinci padişah geldi ve İsa kavminin helakine yürüdü.

Eğer bu ikinci padişahın nasıl huruc ettiğini-isyan ettiğini, itaatten ayrıldığını- öğrenmek istiyorsan,
Buruc suresindeki ilk ayeti, yani “Burçları olan gökyüzü hakkı için…” diye başlayan sureyi oku.

Güneş bir burçtan bir burca giderken, pencereden akseden ışığı yer değiştirir (fakat evden ayrılmaz).

Kimin ki bir yıldızla ittisal ve alakası vardır, seyri ve münasebeti o yıldıza uyar.
Talihi Zühre olanın bütün meyli şarkıya, aşka ve arzuyadır.

Merih’e mensup olan ise, kan dökücü olur, mücadele ve düşmanlıklarla uğraşmak ister.

Ancak bu görünen yıldızların ötesinde, o yıldızlar vardır ki, onlar için ihtirak-Güneş ışığı altında kalması- ve nuhuset-harekete getirilmek- olmaz.

Onlar bilinen bu 7 gökten gayrı bir asumanda seyir ve hareket ederler. Ne birbirlerinden ayrı, ne birbirlerine muttasıl, fakat Huda nurlarını içinde sabit ve kavidirler.

Kimin ki talihi o yıldızlardan olursa, onun nefsi kâfirleri yakar ve küfrü yıkar.
Onun hışmı galibiyetten mağlubiyete geçen Merih’in hışmı gibi değildir.”

**** ****

Kuran’da, İsa soyunu yok etmek için uğraşan ikinci Yahudi hükümdarının durumunu anlatan bir sure vardır. İslamiyet’in doğuşu sırasında bilhassa Kureyş kabilesi, ilk Müslümanlara çok eziyet edince, Allah Buruc suresini indirmiş, kâfirlerin Allah’ın cezasına hak kazandıklarını bildirmiştir. Buruc suresinde şöyle der: “Burçları olan sema hakkı için, vaad edilen Kıyamet günü, şahadet eden (Hz Muhammed) ve şahadet olunan şey hakkı için, erkek ve kadın tüm inanmışlara zulmedip de, tövbe etmeyenlere, Cehennem azabı, ateş azabı vardır.”

Mevlana bu konuyu hatırlattıktan sonra özetle şunları söyler: Güneş burçlarda gezinirken ışığın geldiği yerler ve dolayısı ile etkileri de değişir. Kişiler kendi gezegenleriyle uyumlu meyiller gösterir. Venüs’ten-Zühre-etki alan kişi, keyif ve eğlenceye; Merih-Mars’tan etki alan kişi kavga ve mücadeleye meyil gösterir. Bu konuda “Demek ki yeraltında damar damar akan acı ve tatlı suların birbirine karışmaması gibi, yer üstünde de, iyi ve kötü huy da, ayrı kanallardan akıyor. Aynı gök altında yaşayan her ruh ayrı özelliği olup birbirine karışmıyor.” Der Kenan Rufai.

Fakat bilinen bu yıldızlardan başka bir grup yıldız vardır ki; bunlar Güneş ışığı altında kalmaz, 7 kat gök semasından ayrı bir semada bulunurlar. Bu yıldızlar, Huda’nın nurları içinde sabit ve sağlam dururlar. Eğer kişinin üzerinde bu sabit yıldızların etkisi varsa, inanmışları her türlü yanlış ve yenilgiden kurtarır. Sabit yıldızların etkisiyle, Merih etkisinde olduğu gibi, galip olduktan sonra, ardından mağlup olma durumu yaşanmaz.

**** ****

Bu mısralardan anlaşılan, varlıkların üzerinde kendi yıldızlarının etkisi kesindir. Ama asıl etkili olan ise, sabit yıldızlardır. Bu mısralarda, asıl hüküm ve tesirin onlardan geldiğini, insanın kendi yıldızının müstakil bir etkisi bulunduğunu zannetmenin aldanma olacağı anlatılıyor.

Bu durumda, Mevlana’ya göre kişi haritaları incelenirken, sadece bilinen tarzda yapılan incelemeler yetmeyecek, asıl olarak sabit yıldızların harita üzerindeki etkilerinin incelenmesi gerekecektir. Sabit yıldız etkisi bilinmezse, yapılan işler bir yanılgıdan ibaret kalacaktır. Mevlana’ya göre sabit yıldızların değişmez etkileri, “asıl kaderimizi” oluşturuyor, bu yıldızların olumlu etkileri kişiyi yıkılmaz bir inanç kalesi haline getiriyor. Anladığımız kadarı ile sabit yıldızların kişiye verdikleri geçici kazançlar değil, çok güçlü ve kalıcı olanlardır.

Nesefi, yıldızlar hakkında bilgilerin ulaşılabilir olduğunu, ama sabit yıldızlar hakkında her şeyi bilmenin mümkün olmadığını söylüyordu. Gene de, bu bilinemeyen âlemi olabildiğince anlamaya çalışmak gerekmektedir. Çünkü Allah “ruh” ve “kader” konuları dışında her bilgiyi bizim anlayışımıza açmıştır; zararlı amaçla kullanılmadığı sürece bu bilgiler bizi birliğe doğru yol aldıracaktır.

Kim bilir belki de asıl yurdumuz sabit yıldızlar ardındadır; yani geldiğimiz birlik denizinin yeri orasıdır. Bunlarla uğraşmanın faydasız olduğunu savunanlar olacaktır. Herkes kendi yeteneğine göre, bu evrende yol alacağı için onlar da haklıdır; ama bu yolda yetenekli olanlar da bu konularda fayda bulacaktır. Yeter ki, edinilen bilgiler kişinin kendisine ve başkalarına faydalı olsun, önünde güzel bir yol açsın.

Sırf heyecan ve merak amacıyla yapılan araştırmaların-büyü, sihir, başka âlemlerle ilişki kurmak- kimseye faydası olmayacağı gibi, ömrün boşa gitmesine sebep olacaktır. Bu konularla uğraşıp da hayatında huzur bulan birisini tanıyan varsa, ne olur bana da haber versin, gerçekten merak ediyorum.

Oysa öğrenmek için ömür çok kısa. Yıldızların, sabit yıldızların ve her türlü varlığın konusu; tanrıya yakın olma konusudur; evreni anlama konusudur; insanı ve âlemler arasındaki birliği anlama konusudur; kısaca varlığın sebebinin konusudur. Önünde bir yol açılana, yolu uğurlu olsun. Keşke arkalarına takılabilsek! Belki oralarda Muhittin Arabî’ye, Mevlana’ya, Kindi’ye, Erzurumlu Hakkı’ya, Nesefi’ye ve daha nice ışıklara rastlarız. Bu ışıklara hangi dost önce rastlarsa, bizim de selamımızı götürsün. Herkesin yolu açık olsun! Biraz yüksekten uçarak, “Sabit yıldızlarda buluşmak ümidiyle!” diyorum.

MUKADDER ALTAYLI–21.02.2009-Moda
.

.