24 Ocak 2009 Cumartesi

Astroloji Hikayeleri


AĞUSTOS’TA DÜĞÜN VAR!

Bundan iki sene önce çok yakın bir arkadaşım ağır bir depresyon geçirdi. Sebebi sevemediği ve mutsuz olacağına inandığı birisi ile, tüm karşı çıkmalarına rağmen, kızının nişanlanıp evlilik hazırlıklarına girişmesi idi. Aile ne yaptı ise, kızı bu evlilik işinden vazgeçirememişti. Kendi asılları Adana iken, damat adayı Karadenizliydi ve hala orada oturuyorlardı ve kızı da evlenince oraya yerleşecekti. Her iki taraf arasında ortak nokta bulmak zordu ve kızın Karadeniz’de nasıl yaşayacağı konusunda, kızın kendisi dâhil kimsenin bir fikri yoktu.

Diğer konulardaki problemler yetmezmiş gibi, bir de damat adayı son derece ukala ve saygısız birisiydi (Tabii bu arkadaşımın algılamasıydı). Bu saygısız kişilik onun tüylerini diken diken ediyordu. Arkadaşım haklı olarak kızının İstanbul’dan sonra Karadeniz’e alışamayacağını, çok sıkıntı çekeceğini düşünüyordu. Ayrıca damadın kendisi ve ailesi ile de, çok büyük kültür farkı yaşıyorlardı. Anlaşabildikleri tek bir konu yoktu. Aklını kaçırmak üzereydi ve kızı ile ilişkisi gittikçe kötüye gidiyordu.
Duruma müdahale etme gereği duydum. Kendisini bir gün çaya avdet ettim ve:
—Bana gel, kızının doğum haritasını inceleyelim, eğer evlenmeyi gösteren bir durum varsa boşuna kendini üzme, nasıl olsa engel olamazsın, dedim.
—Nasıl yani, bu belli olu mu? diye heyecanlandı.
—Kesin bir şey diyemem, ama eğer kesin bir evlilik kesin olarak gerçekleşecekse, haritada bunu gösteren bir işaret olmalı, dedim.

Sevinçle geldi. Kızının haritasına bakmadan önce ondan söz aldım. Eğer harita, bir evliliği vaad ediyorsa, artık ona karşı çıkmayacak, evlilik hazırlıklarını hızlandıracak, istemese de kendisini hırpalamaktan vaz geçecek ve en önemlisi de, istekli bir anne gibi kızı için gereken her şeyi yapacaktı. Bu sözleri aldıktan sonra haritayı iyice inceledim, çünkü hata yapmak istemiyordum. Ayrıca da ona “Bu iş olmaz, kendini üzme “ demek istiyordum.

Ama ne yazık ki kızın haritasında bizim bu arzularımız için bir destek yoktu. Harita 3–3,5 ay sonra, kesine yakın bir şekilde düğün gösteriyordu. Bu kadar kısa sürede başka birisi olması da pek mümkün olmadığı için aykırı damat, artık kabul görmek zorundaydı. Ona üzgün bir ifade ile:

—Sana istediğin gibi bir şey söylemeği çok isterdim, ama mümkün değil. Ne yazık ki, Ağustos’ta düğün var. Ama kızın bu kadar kısa sürede onu bırakıp bir başkasını bulursa ona diyecek bir şeyim olamaz. Ama bunun gerçekleşme olasılığı çok düşük. Hadi hayırlı olur inşallah, dedim.
—İnanmıyorum, diye bağırdı.
—İster inan ister inanma, bu iş oluyor. Söz verdin, sakin olacak, aklı başında bir anne gibi, nasıl davranman gerekiyorsa öyle davranacaksın. Hemen kızının yanında yer al, ona destek ol. Başaramayacağın mücadelelere son ver. Don Kişot gibi yel değirmenleri ile savaşmanın anlamı yok. Herkesi karşına alıp “sevilmeyen, huysuz, problem yaratan anne” durumuna düşme. Bu günden itibaren sevgiyle koşturan anne ol. Çünkü karşı olman her şeyi daha da kötü duruma sokmaktan başka bir işe yaramayacak.

Tüm gün, onu bu gerçeğe alıştırmaya çalıştım. Kaderi yenemeyeceğini, bu evliliğin de bir kader olduğunu anlattım. Saatlerce konuşarak onu yatıştırdım Benden ayrılırken bu kadar kısa sürede düğün hazırlıklarını nasıl bitireceğini planlamaya başlamıştı bile.

Gerçekten de Ağustos’ta kızı güzel bir düğünle evlendi. Ona harika çeyizler hazırladı. Kendisi mutlu olmasa da, durumu kabullenip, her şeyin yolunda gitmesi için elinden geleni yaptı. Bir kere daha “Suyun üzerindeki yaprak olmanın” ya da “Akıntıya karşı kürek çekmemenin” faydasını o da görmüş oldu. Gerçekten, suyun aksi yönüne doğru gidilseydi, çok sıkıntı yaşanacaktı.

Arkadaşım kısa süre sonra depresyonunu da yendi. Kızı da, görüldüğü kadarı ile sanıldığı gibi mutsuz olmadı.

Ne demişler “Bükemediğin eli öpeceksin.” Ya da “Zaman sana uymuyorsa, sen zamana uyacaksın”

Sevgiler. 24.01.2009-Moda-MUKADDER ALTAYLI

19 Ocak 2009 Pazartesi

Gezegenlerin Kucağında Büyümek!



Kenan Rufai’nin şerhini olan Mevlana’nın mesnevisinde çok şaşırtıcı bir bilgiye ulaştım. Bunu herkesle paylaşmak istiyorum. Mevlana ana karnındaki çocuğun 9 ay boyunca 7 gezegenin etkisi altında olduğunu söylüyor. Kenan Rufai, Mevlana ‘nın söylediklerine her ayda hangi gezegenin etkili olduğunu eklemiş. Mevlana tam olarak bunları sıralamamış. Rufai bu bilgiyi neye ve kime dayanarak verdiğini açıklamamış. Kaynak belli olsaydı, insanların üzerinde gezegenlerin etkisini kabul etmeyenlere de daha açık bir cevap olurdu.

Mevlana’ya göre; 7 yıldızın ana karnındaki cenine belli zamanlarda hizmet ediyor; cenin Güneşten can, diğer yıldızlardan ise tesir alıyor; Güneş ana karnındaki cenini bizim bilemeyeceğimiz gizli yollardan etkiliyor.

Mevlana hangi ayda hangi gezegenin etkisi olduğunu açıklamadığı halde, Kenan Rufai bunu sırasıyla açıklıyor. Kenan Rufai böyle önemli bir bilgiye temelsiz ulaşmamıştır; ama bunu bizimle paylaşmamış. Belki okuyucular arsında bunun kaynağını bilenler vardır ve bana da ulaştırırlar.

Mevlana şöyle demektedir: Mesnevideki 3817–3825. Mısralar:

“ 7 yıldız ana rahmindeki her cenine belirli zamanlarda hizmet eder. Vakti gelince Güneş onun yardımcısı olur.

Bu cenin Güneş sebebi ile harekete gelir, çünkü Güneş ona süratle can bağışlamaktadır.

Cenin diğer yıldızlardan ancak tesir almıştır; Güneşten ise feyiz ve hayat.

Ana rahmindeki cenin güzel yüzlü Güneş’le ne yolda münasebet ve alaka peyda eder.

Ancak bizim his ve idrakimizden gizli olan yoldan. Çünkü gökteki Güneş’in birçok gizli yolları vardır.

Altının gıda aldığı yoldan, taşın gök yakut haline geldiği yoldan,

Yakutun kırmızı hale geldiği yoldan ve demir nalın kıvılcım saçar hale geldiği yoldan.

Ve meyvelerin olgunlaştığı yoldan, korkağa kuvvet ve cesaret verildiği yoldan”

Bu beyitleri Kenan Rufai ise şöyle açıklar:

“İnsanı meydana getiren tohumun ana karnındaki kısa zamanda kalbi, ciğeri, başı, beyni, kemikleri ve etiyle bir küçük insan yavrusu gelişi gökteki 7 yıldızın tesiri ve terbiyesi iledir.

Zuhal, Müşteri, Merih, Güneş, Zühre, Utarit ve Ay’dan süzülen hayat nurları ana karnındaki yavruya sırasıyla tesir ederek, her biri bir ay müddetle ona hayat terbiyesi veririler. Bu 7 ay zarfında böyle devam eder. Çocuk 8. ayda yeniden Zuhal yıldızının, 9. ayda ise Müşteri’nin tesiri altında kalır.

İnsan haline gelebilmek için, ana karnında iken bu 9 yıldız şuasının terbiyesini görmek lazımdır.

Çocuk 4. ayda sıra Güneş nuru huzmelerine geldiği zaman canlanır. Vücuda ruhun nüfuzu Güneş nuru nöbetindedir.

Ana rahmindeki yavru, öteki yıldızlardan sadece vücut, şekil ve suret alabilir. Bu vücuda ruh veren Güneş’tir. İlahi kudretin büyük tecellilerinden biri olan hayat verici Güneş, ana karnındaki gizli yavruyu nasıl, ne yoldan bulur? Onu ilahi tecelli ile daha 4. ayda nasıl nurlandırır? Hele bu ana karnındaki yavru Güneş ile nasıl ve hangi hikmeti bilerek bir bağ peyda der? Düştüğü ilk zindandan Güneş’e yol bulmayı hangi sırla öğrenir?

Bu sır, bu hikmetli yol buluş bu gün hala bizim duygularımızın ve bilgimizin üstündedir; gizli ve ilahi sırlarla örtülüdür.

Bu yol hangi yoldur, diye bir benzerini düşünmek istersen bir parça söyleyeyim. Toprak altındaki türlü madenler içinde yalnız altının o asil sarı rengi ve altın kıymetini bulmak için, Güneş’ten gizli gıda aldığı yoldur.

Bu, yine toprak altındaki türlü renkli taşlar içinde zümrütlerin, yakutların o yeşil, o al rengi kazandıkları, o paha biçilmez kıymetlere girdikleri esrarla dolu yoldur.

Şeftaliye damak serinleten tadı, kayısıya ağızda yayılan rayihayı ve her çeşit güzel meyveye kendilerine has olgunluğu sunan yol, aynı yoldur.”
12.01.2009-Moda-Mukadder Altaylı